Scroll Top
19th Ave New York, NY 95822, USA
Art Unlimited
articles
06 December 2023

Zamanda İşleyen Anlatı

Homeros’un Komşuları sergisi Hara Bahariou, Selim Birsel, Ayça Telgeren ve Stella Tsakiri’in davetiyle 1 Ağustos’ta Sakız’ın Volissos köyünün Pythonas meydanında açıldı. Birbirinden ayrı dilleri, kimlikleri olan, bambaşka hikâyeler taşıyan on sanatçının bir araya gelmesiyle oluşan sergi, Volissos’un kıvrılarak çıkılan, geçmişin tüm izlerini taşlarında barındıran, insanı hiç yabancı hissettirmeyen sokaklarına yayılıyor

Çeşme’den Sakız’a yapılan yolculuk ne denli kısa süreli, alışılageldik ve Sakız’ın meydanı ne kadar tanıdık, uysal ise, kıvrılarak Yılan Dağı’nı geçmek gerektiğinden, adanın Kuzeybatı’sında yer alan Volissos’a doğru yapılan yolculuk o denli dolambaçlı, inişli, çıkışlıydı. Çam ağaçlarıyla örtülü tepeciklerden geçen ıssız, kısa bodur makilerle çevrelenmiş yollar, insanda sanki çok uzaklara gidiyormuş gibi bir his yaratıyor; insanı kendi geçmişinden, tanıdıklarından uzaklaştırıyor ve yepyeni bir hikâyenin içerisine doğru çekiyor. Belki de bunun ardında yatan sebep, Chios’un, Sakız Adası’nın, bin yıllardır hikâye ve şiirle iç içe geçmiş olmasıdır.

May-June Issue 69 - 2022

Bizim kültürümüzde ne var?

Art Unlimited 69 SayıOdunpazarı Modern Müze (OMM) 10 Aralık 2021-31 Mayıs 2022 tarihleri arasında Maziye Bakma Mevzu Derin adlı karma sergiye ev sahipliği yapıyor. 2000’ler Türkiyesi’nin popüler kültür ile iç içe geçmiş gündem diline göz kırpan bir kamyon arkası yazısından esinlenen sergiyi odağımıza aldık…

21 October 2020

Derinde, renklerin içinde

Ali Kotan’ın Kelebeğin Ölümü sergisinin kaynağı, Selim İleri ile birlikte ürettikleri şiiri, anlatıyı ve resmi bir araya getirerek Faruk Sade’ye ithaf ettikleri Gece Sirenleri sergisinden doğuyor. Sergide gösterilen eserler ise serginin kitabında var olan ancak henüz sanatseverlerle buluşmamış olanlar. Bu derin duyguların kılavuzu olan sergi 19 Eylül-19 Ekim arasında Ankara’da yer alan Galeri Siyah Beyaz’da gerçekleşti

Gece Sirenleri ismini ilk duyduğumda, aklıma bir rüya aleminden çıkan güzel sirenler geldi. Yavaşça suyun içinde süzülen, görünür görünmez suda dağılan, bir araya gelen, sesleriyle büyüleyen dişi sirenler. Şiirle birlikte örülmüş ismi Gece Sirenleri olan bir sergi başka ne olabilirdi ki? Oysa Ali Kotan’ın önceki işlerini de biliyordum. Bir anlık yanılgıydı benimkisi. Kitabı okumaya başladığımda, resimlerin içerisinde uzun bir yürüyüşe çıkmışım gibi hissettim. Bir anı defteriydi Selim İleri’ninki. Kendi el yazısıyla yazılmış, yazarın en gizli çekmecelerinden cümleler. Zamansız her ânı, şimdiyle karıştıran. Bir iç düşünce alemi, geçmişi geçmişte bırakmayan, her geçmişi az önce gibi yaşayan. Hasret dolu kelimelerdi, sanki tüm dostlarını yanına, o derin yalnızlığına çağırmıştı. Çünkü Selim İleri için yarın ne de olsa hep yapayalnızdı.* Kitapta yürüyüşüme devam edip, ilerledikçe, sanki bir kış soğuğu sardı beni. Boş duvarlar, betonun keskinliği ve her tuvalin sağırlığını delip geçen, tam da insanın kalbinde çarpmaya başlayan o gece sirenleri.

11 December 2020

Bir şey hem var hem yok olamaz

Gül Ilgaz, Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde 23 Ocak’a kadar görülebilecek olan Kırılma Noktası sergisinde, bedenini, düşlerini, düşüncelerini, ruhunun ağırlıklarını bu sergiye akıtmış. İçeri girip merdivenlerden aşağıya indiğinizde kendinizi bir kadının ve bu dönemdeki belki de tüm kadınların kalp meydanında buluyorsunuz. Serginin ortasında durmak, insana ağır geliyor. Oysa eserlerin malzemesi tam tersine hafif, uçucu ve şeffaf…

İnce bir çarşaf, üzerinde bir kadın yatıyor, kırılmış. Ateşler içerisinde mi, düşler içerisinde mi belli değil. Bir kadın düş kurduğunda nasılsa, o denli gerçekçi. Eserin malzemesi ilk bakışta kumaştan ziyade heykeli anımsatıyor. Gül Ilgaz, eserlerinde kendi bedenini kullanıyor, burada da sanatçının yüzünü, çizgilerini, ojelerini, kıyafetinin kıvrımlarını izleyebiliyorsunuz. Orada, her şeyin ötesinde bir kadın Yatak’ta duruyor.

04 August 2017

Anılar Yıkılmaz: HAH’ın Vesile sergisi üzerine

Çocukluğumuzda, bahçelerde buluşurduk. Mevsimine göre kiraz, dut toplardık. Koştururduk, bisiklete binerdik, oyunlar oynardık. Yazlar uzundu, akşam üstleri serin eserdi. Herkes birbirine emanet edilirdi. Dizlerimiz çürüktü, gurur duyardık. En yüksek duvara tırmanmak, hızlı koşmak mutluluktu, başarıydı bizim için. Evlerimizin sınırı mahallemizdi.

Yıktılar, yıkıyorlar, yıkacaklar. Arka odanın akşam üstü ışığında huzurlu bir şekilde uyuduğumuz bahçeye bakan geniş balkonlu evde acil uyandırıldık. Yumuşak bir anneanne veya babaanne sesi yanaşmadı yanağımıza sonra öpüp kulağımıza “Haydi uyan” diye fısıldamadı. Çay demlendi, kirazlar papatyalı beyaz tabaklarda değil artık, dışarısı toz duman, vinçler sokaklarda. Ağaçların gölgeleri vardı, kuşların sesleri. Her şey yumuşacık ve şefkatliydi. Yıkıldılar. Hiç ölmeyecekmiş gibi duran o nesil, üzüntüsü içinde gizli, güler yüzü buruşuk dudaklarında bazen bir dua, bazen bir nasihatti, yıkıldılar. Belki de biz içimizde onları bu Vesile’yle yaşatıp, yeşerteceğiz.

23 May 2022

Başka Kâinatlar Doğurmakta

Gaye Su Akyol’un İtaatsiz Kökler başlıklı sergisi 24 Mayıs’ta Loft Art’ta açılıyor. Sergiyle birlikte Akyol’un kadınları, kuirleri ve kendini farklı hisseden her bireyi dönüşüme ve başkaldırıya çağırdığı evrenine dahil oluyoruz…

“Hayalimde bir alem
Sükut sulara batmakta,
Elimde solgun mavi güneş
Başka kâinatlara doğmakta’’*

Yazılı tarih öncesinde, zamanın algısı dün, bugün ve geleceğin ölçümlerle sınırlı sığlığının ötesindeydi. İnsanlar zamanı; Güneş’in, Ay’ın döngülerinden, yıldızların konumundan, ağaçların, hayvanların, mevsimlerin dönüşümlerinden, kadınların bedenleriyle eş zamanlı bir şekilde algılıyor, anlıyor, yaşıyor, ritüellerle, simgelerle, müzikle tüm bu olağanüstü düzeni kutluyorlardı.

25 November 2021

Gümüş Bir Balık Düşüdür Köyde Uyandığın¹

Vision Art Platform’da “muğlak” kavramını odağına alarak Ayşegül Altınok, Sena Başöz, Selim Birsel, Çisil Deniz Delibalta, Ayçesu Duran, Ali Kanal, Gülşah Mursaloğlu, Serkan Özkaya, Ezgi Tok, Deniz Üster, Nil Yalter/Nicole Croiset, Dilek Winchester ve Defne Tesal ile Murat Yıldız’ın oluşturduğu Dream News’in yapıtlarını Derya Yücel küratörlüğünde bir araya getiren Muğlak sergisinde Selim Birsel’in İlenç Dönemlere Dair adlı serisine odaklanıyoruz.

‘‘Oturduğumuz evlerden biri (büyük olasılıkla Rumlar zamanından kalma bir papaz evi), köyün bir ucunda, kıyıda, alçak bir kayalığın üstündeydi. İki katlı, rüzgar sertleştiğinde ıslıklar çalıp inildeyen, büyük eski ahşap bir yapı. Yanında bir iki ev daha, sonra yerlere dağılmış mermerleri, yarı yıkık duvarları, ot bürümüş kalıntılarıyla Kilise Burnu. Burundaki dik kayalara sürünüp geçen motorların gürültüsü odaları dolaşır, evin önünde oynayan denizin şavkı, boyası dökülmüş paslı tavanlara vururdu gün boyu.’

04 August 2017

Öteki benim gözüm

Murat Yıldız’ın ilk kişisel sergisi Su Bir Zımpara, Sen Benim Gözüm 2 Temmuz 2022 tarihine dek Öktem Aykut’ta devam ediyor. Yıldız’ın 2015`ten beri üzerinde çalıştığı iki eser seriyi bir arada sunan sergi insanların ve nesnelerin birbirlerini bilinçli ve bilinçsiz yollarla nasıl şekillendirdikleri üzerine düşünüyor.

İncecik kâğıtlarda, yıldız patlamalarını çağrıştıran rengârenk karalamalar, bir çocuğun elinden çıkmışçasına naiflikle kurgulanmış duvarlarda salınan… Mekânın tam ortasına tesadüfi dağılmış beş taş, beş uydu, üstleri sonsuzluğa atılmış sözcüklerle sarılı. Beş gezegene eşlik eden tek bir duvarda, tek bir göz, alanın sahibi, öteki, içeriye giren her ziyaretçi, tanıklık eden bizim gözümüz.

March - April Issue 40 - 2017

“Island” Feature in Art Unlimited #40

Artunlimited sayı 40 kapak görseli“Island”, an article written by Elâ Atakan for the 40th issue of Art Unlimited, featuring photographs by Sırma Aksüyek.

07 March 2017

Kuş kalpli kadınlar

Düş kurmak ile uçmak arasında, yatağın üzerinde bir kaya. Kuyu uykusunda, en derin, en ağrılı. Farkında değil. Uçmak için yaratılmış. Yüreğindeki karayı kaldır, ayak ucundakini kov. Çarşafın lekesinin, kokusunun bir önemi yok. O kanatlarla sadece uçacak bu kadın.

Yataklarda kaybolan kadınlar, neredeler gün içerisinde? Kim onlar? Sevim Burak, Nilgün Marmara, Füsun Onur… Ev içi kadınları. Yatak odalarından, mutfağa, pencere kenarı koltuğundan, çiçek sulamaya, kahve buğusundan, kedi kuyruğuna, kütüphanede dizili kitaplarla beklemek. Kalp yaralarını her sabah diken kadınlar. Günaydın. Perdeler belki saatlerce açılmaz, yatak kıvrımı, yastıkta ense kokusu. Kimseye ait olmazlar, olamazlar, hayaller ve hayaletlerinden başka.

17 November 2016

Zamana ve gökyüzüne yayılan bir bakış

Selim Birsel’in Öktem Aykut’taki ilk sergisi olma özelliğini taşıyan Yalıtılmış Bir Bakış 14 Mart’a devam ediyor. Birsel’in çoğunlukla 2019 ve 2017 yıllarında ürettiği eserlerle birlikte 1995 yılında düzenlenen 4. İstanbul Bienali’nde sanatçının gösterdiği bir yerleştirmenin yeniden yorumlanışıyla 2006 yılından bir resim serisini de sunan sergiyi değerlendirdik.

Biz nerede duruyoruz? İçeride mi, dışarıda mı? Kendi içimizde yerimiz belli mi? Düşüncelerimizde, hayallerde, korkularda, geleceğe dair kaygının tam üzerinde mi duruyoruz? İnsan kendine bir yuva, ekebileceği bereketli bir arka bahçe bulabilir mi? İnsanın kendini yalıtması inziva mıdır, yoksa bir korunma mı? Özgürlük yalnızlıkla mı başlar, kendine benzeyen bir kalabalığın ortasında durduğunda mı?

November Issue 78 - 2023

Ruh dünyada bir yer ihtiyacından kopamıyordu

Artunlimited 78. sayı görseliZeyrek Çinili Hamam, kuruluşundan yaklaşık 500 yıl sonra asıl işlevine yeniden kavuşmaya hazırlanırken, hamamın iç mekânları ve Bizans sarnıçlarını kapsayan bir güncel sanat sergisine ilk ve son defa ev sahipliği yapıyor. Küratörlüğünü Anlam de Coster’in üstlendiği Healing Ruins (Kalıntıların Şifası) sergisi, hamamın özenli bir arkeolojik bir kazıya dönüşen 13 yıllık restorasyon sürecinden ilham alıyor ve 30 Kasım 2023’e dek ziyaret edilebilir.

03 March 2022

Yazarın Gölgesi onun şamanıdır*

Didem Erk’in Mavi Bir Ballad sergisi 16 Aralık 2021-12 Şubat 2022 tarihleri arasında Zilberman Istanbul’da gerçekleşti. Sergiyle birlikte sanatçının kendi karanlığına, kaynaklarına ve yaratım sürecine uzanıyoruz.

Nilüfer E. Güngörmüş’ün Metis Yayınları’ndan 2021 yılında çıkan Sanatçının Kendine Yolculuğu: Sanat ve Edebiyat Üzerine Denemeler adlı kitabında, Sevim Burak’ın eserlerinin çözümlemesini yapar. Sevim Burak’ın Everest My Lord adlı kitabında geçen Yazarın Gölgesi adlı kişinin, yazarın kendi karanlığı olduğunu ve bu karanlığı ile tam anlamıyla barışık olmasa bile bir dereceye kadar ona söz geçirebilmesi gerektiğini belirtir. “Onu, varmayı dilediği, arzu ettiği, özlediği yapıtın ortaya çıkmasına katkıda bulunacak şekilde kendisiyle iş birliği etmesi için terbiye etmelidir” der ve ekler “dolayısıyla Yazarın Gölgesi, bir bakıma onun şamanıdır.” Güngörmüş’ün bu derinlikli okumasının bir benzerini de Didem Erk’in eserleri ve eserleriyle ilişkisi için de söyleyebiliriz. Sanatçı, kendi karanlığını bir şamanın dünyayı okuması gibi, inceleyerek, içinden, şahsi ve dünyaya ait tüm acılardan ve travmalardan kaynak alarak üretir, dönüştürür, inceler ve bir bilinçaltı akışı ile paylaşır.

19 November 2020

Hiçliğin Ağırlığı

Deniz Gül’ün 5 Kişilik Bufet sergisindeki ev içlerinden, B.İ.M.A.B.K.R. sergisinin karakterlerine ve Loyelow ile de sokaklara taştığı hikayesi, belki de son basamağıyla Meydan’a çıkıyor. Kendi izini silerek varlığını daha da hissettirdiği bu namevcut alan-işi deneyimlemek isteyenler sergiyi Yapı Kredi Kültür Sanat’ta 27 Kasım’a kadar ziyaret edebilir.

Deniz Gül, duygusal ve görsel anlamda çöküntüye uğradığı bir Beyoğlu zamanında umut vaat eden estetiği, şeffaflığıyla Akdeniz Heykeli’ne ev sahipliği yapan ve yenilenen Yapı Kredi Kültür Sanat binasının içine bir koyu gri oyuk, namevcut bir mekan yaratmış.

May Issue 45 - 2018

“Semt: Balat – Gülsün Karamustafa” Feature in Art Unlimited #45

Artunlimited sayi45 kapak görseli

“The story has come to an end,” he said. When we first sat across from each other… But we were just beginning.

At the end of the slope, in a damp studio left to dry like a piece of fabric, we stood on a puddle.

We were in Gülsün Karamustafa’s Balat.”

“Semt: Balat – Gülsün Karamustafa” written by Elâ Atakan for the 45th issue of Art Unlimited, with photographs by Sırma Aksüyek.

17 November 2016

Görünmeyen yaralar sarılır mı?

Görünmeyen yaralar da sarılır mı? Bu ülkede bir kadın olarak, hangi yaralarımızı saklamak zorunda kalıyoruz? Öteki kadınların bedeninde açılmış olan yaralar bizde de açılmıyor mu? Peki ya yaşadığımız toprakta, Dünya adı verilen bu büyük taşta açılan yaralar bedenimize aktarılmıyor mu? Ekin Bernay, Kumdan Kaleler adlı performansında, kendi içsel yolculuğundan yola çıkarak, aslında bedenlerimizde, şehirlerimizde yerleşmiş tüm yaraları önce sarıyor, ardından da yeniden kumdan da olsa, bir beden/şehir inşa ediyor. Gözlerimizin önünde bir fırtınaya kapılmışız gibi geçen, ayinsel hesaplaşmasından sonra…

06 December 2016

Bir Bilge’yi okumak

‘Deniz kabuğunun sırtı hatlarını nasıl da dalgalardan alır!’ Bir deniz kabuğunun sırtındaki çizgilerin oluşumunu anlatmak, doğadaki resmi keşfetmek. Her şeyin arasındaki uyumu, birlikteliği, bir ve hiçliği bulmak nasıl olur? Bir insan, hayatında var olduğu mekanı her anlamda nasıl kurar? Düşünmek yeterli midir, yoksa alanı çevrelemek, dokunarak keşfetmek mi gerekir?

‘İşimin sessiz sakin yerini dünyadaki hiçbir şeye değişmem.’

Bilge Friedlaender, 31 Mart 1981, Turuncu Günce

Bilge Friedlaender’in sergisinde Nehir / Ev / Kitap (1) işinin olduğu salona girdiğimde nefes aldığımı hissettim. Tahta çerçevelerin içinde üstleri çizilmiş kumlar, katlanmış kağıtlar ve çubuklar vardı. Her bir çerçevenin önünde birbirinden farklı taşlar dizilmişti. Doğanın ortasında nehir kenarında bir köye gelmiş gibiydim. Nazım Hikmet’e Saygı (2) adlı işiyle karşımda orman başlıyordu.